Doğumun ve Süt Vermenin Hormonal Teftişi
Doğum hadisesini sorgulayan hormonların arasındaki karışık etkileşimleri açıklayabilmek için hala çok rakamda araştırmaya ihtiyaç vardır. Bugün için en iyi ispat, plasentadan prostaglandin imalindeki çoğalışın doğumun başlamasındaki en ehemmiyetli rolü oynadığıdır. Hamileliğin sonlarındaki bu çoğalışın en büyük uyarıcısı, yeniden plasenta tarafından yapılan östrojen salgısının çoğalmasıdır. Bu salgının kendisi de en azından kısmen, fetal adrenal korteksten östrojen […]
Doğum hadisesini sorgulayan hormonların arasındaki karışık etkileşimleri açıklayabilmek için hala çok rakamda araştırmaya ihtiyaç vardır. Bugün için en iyi ispat, plasentadan prostaglandin imalindeki çoğalışın doğumun başlamasındaki en ehemmiyetli rolü oynadığıdır. Hamileliğin sonlarındaki bu çoğalışın en büyük uyarıcısı, yeniden plasenta tarafından yapılan östrojen salgısının çoğalmasıdır. Bu salgının kendisi de en azından kısmen, fetal adrenal korteksten östrojen öncüllerinin salgılanmasındaki çoğalışın bir neticeyidir. Primatlar dışındaki bazı memelilerde, hamileliğin sonlarında, plasenta progesteronu, ki adale kasılmasını büyük miktarda maniler, östrojene dönüştürmeye başlar. Bunun neticesinde plazma progesteron seviyeyi düşünce, uterus adaleyi ihtarlara daha duyarlı hale geliyor olabilir. Arka hipofizden salgılanan belki de plasentadan da salgılanan oksitosinin, uterusun kasılmasını güçle uyardığı aşinasına göre, bu hormonun da doğumun başlamasına katkıda bulunması mümkündür.
Doğumda ehemmiyeti olan bir başka hormon hamilelik sırasında ovaryumlardan ve plasentadan salgılanan relaksindir. Bu hormonun tesiri, kalça kemikleri arasındaki bağları hafifletmektir. Böylece doğum kanalını genişleterek doğumu basitleştirir. Relaksin aynı zamanda, serviksin yumuşatılmasına ve genişlemesine takviyeci olur. Relaksinin etkinliği östrojenler tarafından artırılır.
Doğum gibi süt vermenin hormonal teftişi de karışıktır ve tamamen anlaşılamamıştır. İnsanda meme bezlerinin gelişmesi ve genişlemesi, östrojen, progesteron, tiroksin, insülin, sihrime hormonu, prolaktin, glukokortikoyitler ve insan plasental laktojeni plasenta tarafından üretilen güçlü bir prolaktin eşi hormon arasındaki karışık etkileşimlerle sorgulanıyor gibi görünmektedir. Doğum sonrası, gelişmiş meme bezleriyle süt vermenin başlaması ve sürdürülmesi ise temel olarak prolaktin ve glukokortikoyitler tarafından sorgulanmaktadır. Bu hormonların süt vermeyi başlatıcı tesiri doğum sırasında süt imalini inhibe eden eşey hormonları ortadan kalkınca kendini gösterir.
Meme bezlerinden süt salgılanması, hem asapsal hem de hormonal mekanizmaları kapsar. Emme, hipotalamusun, arka hipofizde depolanmış olan oksitosinin salgılanmasını başlatan bölgesinin asapsal olarak uyarılmasına yol açar ineklerde buzağının görülmesi ya da süt kovalarının tıngırtısının dinlenmesi aynı tesiri yaratır. Salgılanan oksitosin de, meme bezlerinde, içinde süt depolanmış olan çok rakamda ince parçalamanın kasılmasını başlatır. Bu kasılma, sütü, meme bezine açılan kanallara geçmeye güçler. Adrenalin bu süt ejeksiyonu hadisesini inhibe eder.