Osmanlı Ordusundaki Çılgınlar Birliği
Osmanlı Devleti Rumeli bölgesinde fetihler yapmaya başladıktan sonra Anadolu’dan bu bölgeye iskana başlamıştır. Zamanla genişleyen toprakların korunmaya lüzumu doğmuştur. Bu nedenle; destekçi birlikler oluşturmaya sürat vermiştir. Düşman topraklarına sızmak, istihbarat ve hudut güvenliği gibi faaliyetleri yürütebilmek için başta Akıncılar gibi yiğit birlikleri alana getirmiştir. 14. asrın sonlarına gelindiğine ise ”Çılgınlar” ismiyle yeni bir askeri yaradılış […]
Osmanlı Devleti Rumeli bölgesinde fetihler yapmaya başladıktan sonra Anadolu’dan bu bölgeye iskana başlamıştır. Zamanla genişleyen toprakların korunmaya lüzumu doğmuştur. Bu nedenle; destekçi birlikler oluşturmaya sürat vermiştir. Düşman topraklarına sızmak, istihbarat ve hudut güvenliği gibi faaliyetleri yürütebilmek için başta Akıncılar gibi yiğit birlikleri alana getirmiştir. 14. asrın sonlarına gelindiğine ise ”Çılgınlar” ismiyle yeni bir askeri yaradılış lüzumu baş göstermiştir. ”Çılgın” ismi; usunu kaybetmiş, mecnun gibi anlamlara gelse de buradaki reel manası, gözünü budaktan kaçınmayan, ordunun en ön safında çarpışan, düşmanın üzerine kaba bağırışlarla saldıran heybetli askerlerdir. Çılgınlar, Rumeli topraklarında, Rumeli Beylerbeyleri veya Sancakbeylerinin emrinde vazife almaktaydılar. Barış zamanlarda bağlı bulundukları beylerin rastgele bir suikast hareketine karşı güvenliğinden, kale muhafızlığından ve kendi dairelerinden mesul idiler. Savaş zamanında ise ordunun en ön safında yer alırlardı.
Başta yalnızca Türklerden oluşturulan bu grup daha sonra Boşnak, Sırp, Hırvat gibi unsurlardan da faydalanılmıştır. Çılgınlar ocağına kayıt yapabilmek için gizeme dışı özelliklere sahip olmayı gerektiriyordu. Özellikle heybetli bir cüsseye sahip ve yiğit olmak en tanımlayıcı etmenlerdi. Ocağa seçilen yeni aboneler deneyimli bir ”Ağa”nın yanında çıraklığa başlar ve zamanla Ağalığa terfi ederdi. Çılgınlar ocağı 60’şar karakter ”Sancak” ismi verilen birliklerden oluşurdu. Çılgınlar, elbise olarak aslan, kaplan, kurt ve öteki kaba hayvanların postlarını giyer, başlarına da kartal kanadı veya tüylerini geçirdikleri kalpaklar giyerlerdi. Hareket marifetlerini kısıtladığı görüşüyle zırh giymezler; kılıç ,balta, gürz, bozdoğan, şeşper gibi silahları kullanırlardı. Mızrakları ise öteki mızraklara oranla daha uzun ve barizdi.
Savaş esnasında en önde yer aldıklarından düşmanın gözüne fobi salma, kaba ve deli görüntüleriyle psikolojik bir üstünlük sağlama vazifesinde bulunmasının yanı gizeme, düşman saflarına bariz hücumlar yaparak safları yarma başlıca misyonlarıydı. Ayrıca hudut tecavüzlerine karşılık karşıt hücumlarda bulunarak düşman topraklarına girerek, yıldırma ve hırpalama icraatlarında ehemmiyetli rol oynamışlardır.
Osmanlı ordusunun zamanla bozulmaya surat yakalaması ve büyüyen yeni silah teknolojileri neticeyi çılgınlar da daha önceki heybetli günlerinden uzak kalmış ve gün geçtikçe ehemmiyetini yitirmiştir. 1829 senesinde ise tamamen kaldırılmışlardır.